Pazartesi, 2024-05-20, 1:19 AM


AnaSayfa 
Profilim
Çıkış
DOSYA KATALOĞU
Welcome Konuk | RSS  
Menü

Katagoriler
Programlar [35]
Tıkla Anında İndir.
İlginç Olaylar [9]
Güzel Sözler [11]
İllerimiz [7]
Oyunlar [27]
Şiirler [3]
Teknoloji [9]
Mizah [5]
Sağlık [10]
Öyküler Hikayeler [4]
Yemek Tarifleri [20]

Sizin Oylarınız
Sitemizi Nasıl Buluyorsunuz
Total of answers: 256

Main » Files

Total entries in catalog: 138
Shown entries: 21-25
Pages: « 1 2 3 4 5 6 7 ... 27 28 »

KANSERİN NEDENLERİ
 

Eski çağlardan beri insanlar, kanserin nedenlerinin öğrenmeye çalışmışlardır. Ancak tüm çabalara karşın kanserin nedenleri açıklıkla saptananmamıştır.  Bununla beraber özellikle sonra yapılan araştırmalar bazı önemli ipuçlarının çıkmasına yol açmıştır. Bugun, insan kanserlerine yol açan ana etkenler üç grupta toplanabilir.

 

1)      Kimyasal Karsinojenler

Çevremizde bol miktarda bulunan ve sayıları giderek artan pek çok kimyasal maddeden bazıları kansere yol açabilmektedir. Sanayinin ilerlelemesi ile insanlar yeni yeni bir takım kimyasal maddelere temas etmek zorunda kalmıştır.

 

Örnek: Katranla uğraşanlarda bazı cins deri kanserlerinin, boya sanayinde çalış9nalarda mesame kanserinin daha ço görüldüğu söylenebilir. Son yıllarda asbest, vinil klorür gibi maddelerin bazı saç boyalarının, detarjanların ve kozmetiklerinde kansere yol açabileceği ileri sürülmüş ve kuvvetli kanıtlar ortaya konmuştur.

 

Kanserin biyolojisinde 4 temel nokta ortaya çıkmaktadır.

 

1)      Karsinojenlerin etkileri dozlarına bağlıdır, biririni etkileyebilirler.

2)      Kanserleşme zaman gerektirir. Karsinojen dozu ne kadar fazla ise kanser o kadar kısa sürede belirir.

3)      Kanser ilk hücreden, yavru hücerelere yayılır.

4)      Kanserleşme hücre çoğalmasını etkiyelen bir olaydır.

 

2)      Onkonejik Virüsler

Virüsler başlıca bir nukleik asit çekirdeği ve bunu çereleyen protein kılıfından oluşmuştur. Nükleik kapsamına göre RNA ve DNA virüsleri olarak ayrılırlar. Virüsler buğun için en küçük mikroplardır. Bunların çoğu insan ve hayvanlarda bulaşıcı hastalıklara yol açarlar. Bazı virüsler ise hayvanlarda değişik tip kanserlere neden olurlarlar. Bunlara “onkonejik virüsler” denir. Bu onkonejik virüsler bazı insan kanserlerine de neden olabileceği ön görülmektedir.

 

3)      Radyasyon

Radyasyon kansere neden olabileceği ortalam 72 yıldan beri bilinmektedir. Bununla birlikte düşük dozdaki çevresil radyasyonların da kanser sıklığı artırabileceği ileri sürülmektedir.

 

Uzun yıllar güneş ışığı altında çalışan köylülerde deri kanserinin çok daha sık görülduğu eskiden beri bilinir. Röntgen ışınları ile uğraşanlarda kan kanserine deri kanserine ve kemik kanserine yakalanmaları daha sık görülmektedir. İkinci dünya savaşında japonya’ya atılan atom bombasından kurtulanlarda sonraki yıllarda çok yüksek oranda kanser görülmüştür.  Bütün bu açık örnekler değişik ışınların kansere yol açabileceğini göstermektedir.

 

Yukarda açıklanan üç ana grup dışında kansere neden olabilecek bazı nedenler vardı. Bunların başında tütü ve alkol alışkanlığı vardır. Buğün akciğer kanserinin en ö9nemli nedenlerinden birinin siğara alışkanlığı olduğu artaya çıkmıştır. Pipo içenlerde daha çok dudak ve dil kanserleri görülmektedir.

 

Fazla mitarda uzun süreli alkol kullanmanın da ağız, gırtlak yemek borusu ve karaciğer kanserlerine yol açabileceği görüşünü desteklemektedir.

 

Kalıtsal özelliği üzerinede de kısaca durmak gerekiyor. Aslında kanser kalıtsal, daha açık bir deyimle aileden geçen bir hastalık değildir. Örneğin lenf bezi kanserleri , meme, mide, kalın bağırsak kanserleri gibi bazı türler bazı ailelerde daha sıklıkla görülmektedir. Bunun nedeni henüz anlaşılamamıştır.

 

Travma ve iltihabında deri kanserine ve kemik tümörlerine rol oynadığı gösterir.

Sağlık | Views: 623 | Downloads: 0 | Added by: mesudum | Date: 2008-12-23 | Comments (0)

KANSER NEDİR? 
 

 

 

 

Hücrenin yapı ve fonksiyon bakımından normalden sapması, anormal şekilde ve gerçekte kendisinin bir yapı taşı olduğu canlının aleyhine olacak biçimde çoğalma göstermise ve kendisi ile hiçbir ilişkisi olmayan diğer doku ve organları işgal ederek o doku ve organların görevlerinin engelemesidir.

 

Buğün için insan kaserenin oluş mekanizması tam olarak anlaşılmış değildir. Ancak elde mevcut deliller kanserleşmenin tek bir hücreden başladığı ve zamanla yaygınlaştığını göstermektedir. Tek bir hücrenin kanserleşmesinden, hastalığın belirti verecek duruma gelişine kadar geçen süre ve olaylar da tam olarak bilinmemektedir.

 

Genel olarak kanser, vücuttaki her cins hücre veya dokudan köken alabilir. Ancak en sık deri, meme, akciğer, ve sindirim sistemi dokuları kansere yol açar.

 

Tübör: Genellikle köken aldıkları dokuya ve karekterine bakılmasızın vücutta oluşan anormal doku ve kitlelerine denir.

 

 

Sağlık | Views: 693 | Downloads: 0 | Added by: mesudum | Date: 2008-12-23 | Comments (0)

BAZI BESİNLERİN KALORİ DEĞERLERİ.
 
 
Sağlık | Views: 720 | Downloads: 0 | Added by: mesudum | Date: 2008-12-23 | Comments (0)

Allerji nedir?
 
Çevremizde yaygın olarak bulunan allerjenlere bazı kişiler diğerlerinden daha fazla duyarlı olup (atopik kişiler) onlara karşı allerjik olmayan normal kişilerden (atopik olmayan) çok daha abartılı bir reaksiyon verirler. Bu duruma allerji denilmektedir.

Allerjik tabiatta olmak bir hastalık mıdır?
Hayır. Toplumda yaşayan bireylerin yaklaşık %30’u allerjik tabiattadır. Bu kişiler duyarlı oldukları bazı allerjenlere karşı özel E tipi antikorlar aracılığıyla abartılı bir reaksiyon oluşturabilme yeteneğindedirler. Bu tip antikorlara bağlı olarak bazen değişik allerjik hastalıklar ortaya çıkabilir. Ancak tek başına allerjik bünyeye sahip olmak, yani atopik olmak bir hastalık olmayıp allerjik hastalıklara bir çeşit aday olma, yatkın olma durumudur.

Allerjik bünyeye sahip olmak neye bağlıdır?
Bu tamamen ailesel geçişli (irsi) bir durumdur.

Genetik geçiş dışında çevresel faktörlerin bir etkisi yok mudur?
Atopik olma veya olmama durumu tamamen genetik olarak belirlenmektedir. Ancak atopik kişilerde allerjik hastalıkların gelişip gelişmemesi çevresel allerjenlerle karşılaşma yoğunluğuna bağlı olarak değişmektedir. Daha dünyaya gelmeden gebelik döneminde veya hayatın erken döneminde, emzirme periyodunda annenin sigara içmesi, allerjik gıdaları tüketmesi, ortamın allerjen yoğunluğunun fazla olması gibi faktörler atopik kişilerde allerjik hastalıkların görülme sıklığını artırır.

Allerjik hastalıklar psikolojik nedenlerle görülebilir mi?
Allerjik hastalıklar psikolojik veya psikosomatik hastalıklardan farklıdır. Ancak allerjik hastalıkların gelişiminde, yakınmaların ortaya çıkmasında ve hastalığın kontrolünde psikolojik durumun da katkısı olabilir. Ayrıca psikolojik hastalıklarla ayrımı gerekebilir.

Allerjik hastalıklar nelerdir?
Astım, allerjik burun nezlesi ve sinüzit, allerjik göz nezlesi, burun polipleri, allerjik orta kulak iltihabı, ürtiker ve egzema gibi allerjik deri hastalıkları, gıdalara bağlı allerjik reaksiyonlar, çeşitli ilaç ve kimyasallar ile arı ve böcek sokmalarına bağlı allerjik reaksiyonlar allerjik hastalıkların arasında öncelikli olarak sayılması gerekenlerdir.

Allerjik bünyeli bir kişide bu hastalıkların hepsi de bulunur mu?
Vücudun allerjenlere olan reaksiyonu belirli organlara özel dağılım gösterir. Bazı kişilerde bu sayılan hastalıkların bir kaçı beraber bulunabilirse de bu şart değildir.


Sağlık | Views: 564 | Downloads: 0 | Added by: mesudum | Date: 2008-12-23 | Comments (0)

ÖĞRENCİLERDE ALKOL KULLANIM SIKLIĞI
 

GİRİŞ

Alkol kullanıldığında bireye yalancı bir iyilik ve kendine güven duygusu verir. Gençlik çağının özellikleri nedeniyle gençler arasında cezbedici bir madde olarak görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde belirgin olmak üzere alkol kullanımı giderek artmaktadır. Alkol kullanımı, genellikle kronik seyreden, etyolojisi karmaşık ciddi bir psikososyal sorundur. Alkole karşı ebeveynlerin umursamaz tutumu, ağabey ve ablanın kullanması her iki cins için de yatkınlaştırıcı rol oynamaktadır (1,2). Bu ilişkinin bütün kötü alışkanlıklar(sigara, alkol, ilaç, eroin vb.) için geçerli olduğu öne sürülmektedir. Yapılan çalışmalar kötü alışkanlıkların hiyerarşik  bir sırayla sigara, alkol, madde bağımlılığı şeklinde ilerlediğini göstermektedir (3,4).

Gençlerin alkol kullanımına yönelik dikkat artışı, bu dönemin özellikleri ile ilgilidir. Çoğu ergen, başlangıçta deneme, merak veya görme amacıyla alkol kullanmakta sonra da bırakmaktadır. Fakat bu denemeler biyolojik ve toplumsal olarak yatkın olan gençlerin ileride alkol veya madde bağımlısı olmasına hazırlık anlamına da gelmektedir. Bu nedenle yetişkin dönemindeki alkol kullanımının önlenebilmesi için, gözler gençlik dönemine çevrilmektedir. Bu dönemde kötü alışkanlıklara yol açan nedenler ve yönlenmeler araştırılmaktadır. Eğer madde kullanımı yerine daha uygun

başetme becerileri geliştirilebilirse, kötü alışkanlıklara karşı başarılı olunabileceği umudu beslenmektedir (5).

 ABD'de 12-18 yaş arasında alkol, sigara ve marihuana kullananların sayısı 3 milyon civarındadır. Lise öğrencilerinin % 87'si yaşamları boyunca, % 76'sı geçmiş yıl boyunca, % 51'i geçen ay boyunca çeşitli kereler alkol kullandığı bildirilmiştir. Günlük kullanım oranı % 3.4 dür (6,7,8). İstanbul' da lise öğrencilerinin %56.2'sinin en az bir kez alkol kullandığı, %23.5'inin son bir ayda kullanmış olduğu ve %38'inin ise kullanıp kullanmamakta kararsız olduğu bildirilmiştir. (9) Ankara' da 11-12 yaş üzerinde yapılan çalışmada bu oran % 6.7, Gemlik'te yapılan çalışmada ise %11.6 olarak bulunmuştur (10,11).

Çalışma, gençlerin alkol kullanımı ile sosyo-demografik  özellikler ve sosyal öğrenme  arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapıldı.
YÖNTEM

Çalışmaya Konya İl Merkezinde bulunan 5 ortaokul, 5 lise, 3 yüksekokul ve 1 çıraklık eğitim merkezlerindeki öğrenim gören 12-21 yaş arasındaki gençler dahil edildi.

Okulların seçiminde öğrenci alımındaki puan sıralaması, kentin merkezine olan uzaklıkları dikkate alınarak tabakalı rastgele örneklemle yapıldı. Örneğe çıkan okuldaki sınıflar rastgele yöntemle belirlendi, sınıftaki her öğrenci çalışmaya alındı.

Gençlere sosyodemografik özellikleri ve alkol kullanımı ile ilgili bilgiler içeren bir anket uygulandı. Alınan alkolün miktarına bakılmaksızın düzenli olarak ayda en az bir kez alkol alanlar alkol kullanıyor kabul edildi.

Anketler, araştırmacılar tarafından okullara gidilerek sınıflarda sadece araştırmacının gözlemi altında, isim alınmadan uygulandı. Elde edilen veriler "SPSS for windows 6.0" programında ki-kare ve lojistik  regresyon analizi ile değerlendirildi.

BULGULAR

Çalışma grubunda örneğe çıkan 12-21 yaş arasındaki 1559 gençten 958'i (%61.5) erkek, yaş ortalamaları 15.44, 602'si (%38.5) kız, yaş ortalamaları 15.38 idi. Ayda en az bir kez alkol aldığını ifade eden genç sayısı 177 (% 11.3) idi. Ayda en az bir kez alkol aldığını ifade eden erkek sayısı 115 (%12), kız sayısı 62 (% 10.3) olarak saptandı, cinsiyetler arası fark yoktu (p>0.05).

Gençlerden 50'sinin ( %3.2) babası, 14'ünün (% 0.9) annesi ölmüştü. Anne babadan birinin ölmüş olması ile alkol kullanımı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmadı (p>0.05).

Gençlerin alkol kullanımı ile sosyodemografik özelliklerin ve sosyal öğrenmenin ilişkisi Tablo 1 ve 2' de özetlenmiştir.

 

Sağlık | Views: 532 | Downloads: 0 | Added by: mesudum | Date: 2008-12-23 | Comments (0)

Foruma Giriş
Giriş:
Şifre:
 

Arama

Dost Siteler

İstatistikler

Toplam Kullanıcı: 1
Konuk: 1
Kayıtlı: 0

Copyright MyCorp © 2024